6 Ekim 2012 Cumartesi

Rota Dışı


Bir film izliyor gibi...

    Filmin adi "sonbaharda olum". İzlemekte oldugumuz film Amerikan yapımı, Hollywood sinemasının izlerini  tasiyan bir dram. Bizim sevdigimiz türden, aci ve dramla islenmis bir senaryo. Topragimiza işleyen kan kokusu olsa gerek, bu sevginin sebebi.   Orta Doğu'da doğmak demek acıyı sevmek demek değil mıdır? Sessizlik icinde izliyoruz, bu bas yapiti. 
Siissst sessizlik lutfen...........Arada sırada böyle uyarılar alarak, yutkunup devam ediyoruz izlemeye. Kanın çokluğu, acının yoğunluğu önemli değil. Lütfen sessizlik.....

    Sessizlige alistigimizdandir herhalde, ses duymak bizi huzursuz ediyor. Duydugumuz seslere bile kulaklarımız tikali halde devam ediyoruz izlemeye. Ben bazen duyuyorum, nereden geldigini anlamadığım sesleri. Yankılanıyor kulaklarımda 'oyundasin, oyundasin, oyundasin........'. Bende sizler gibi sadece seyircisi olarak kalmaya çalışıyorum, figüranı oldugum filmin. Zihnimin, kalbimin derinliklerine hiç dokunmuyorum, dokunamiyorum. Ben yokken icinde, kan gercek olmuyor. Sadece bir film....

   Gerceklerde bıraksa peşimi, hersey daha kolay olurdu. Ben de sizin gibi eğittim duyularımı. Kulaklarım istemediğim sesleri duymuyor, gözlerim gerçekliği  ayırt edemiyor, derim hissetmiyor sıcaklığı ama ya zihnim unutmuyor bir türlü, kalbim acıyor yine de. Gercekler mı?  Başrolde değiliz, farkindayim. Sıradan insanların sadece figuranlik yaptığını bilecek kadar yasadım ulkemi. Yasamda bir satranç oyunu gibi değil mı? Doğru strateji ve doğru hamle ile sıradan bir piyonda oyunun kaderini değiştirebilir. Figüranda olsak, kanın topraga işlemesini engellenebiliriz. Gercekten istersek, bütün figüranlar hep birlikte istersek........belki yeniden yasamayız sonbaharda ki ölümleri, belki kısın getirdiği kar örter tüm acıları. Film başladı ama durdurabiliriz. Kalkabilirsek koltuğumuzdan, kulaklarımizi tikamaktan vazgeçip  sonbaharda gelen ölümleri izlemekten baska yapacak bir seylerimiz varsa, başarabiliriz . Sessizlik zorbaligina karsi, olumlerin gercekligini farketmek zor, farketme cesaretini gostermekte. Daha zoru gerceklik bir gun bizi sarstiginda, ne sadece seyircisi ne de  sadece figüran olmadigimizi fark ettiğimizde , ulkemin butun olumleri gomecek bizi. Oysa ki biziz sonbaharı yaşayan, biziz sonbaharda kanayan, biziz sonbaharda ölen. 

   Hayatımizin başrolunu çaliyorlar, barışın yerini öfkeyle, adalet ve eşitliğin yerini güçle dolduruyorlar. Bütün bunlara hala sessizlik mıdır cevabimiz? 
Senaryoya müdahale etmeyisimizin, tokezlesek de, kanasak da devam etmemizin sebebi farkinda olmamamiz mı,  sessizlik zorbalığı mı? Yapimin en can acitici sahneleri bile acitmiyor icimizi. Acıyi tam olarak hissetmiyoruz çünkü , bir film insanın canını ne kadar acitabilir  ki? Ne de olsa biz oynamıyoruz başrolde...bu da sadece bir film....

            Seyirci kalmaya alışık olduğumuzdan ya da cok dram izlediğimizden mıdır? Acının gerçekliği bile sarsmiyor bizi, hissedemiyoruz. Orta doğulu olmak demek aciyla el ele yürümek demek. Ölüm kıta sahanligimiza girmedigi surece yeterince gercek olmuyor. 

        Umarım ölüm kıta sahanliginiza girmez.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder